Vatandaş Vatandaşa
Borçlanirken...
Nazım Yıldız
Sosyal sorumluluk projeleri, vicdan muhasebeleri, vergiden düşülen harcamalar... Eli kolu bağlanmış bir devlet yapılanmasının vazgeçilmezi haline gelen gönüllülük halleri… Peki aslında kim kime borçlanıyor? Biraz deşmek lazım geliyor.
Son yıllarda girilen ekonomik darboğazlar beraberinde devletin asli görevlerine bakışında değişiklikler de getirdi. Son büyük Türk devletinde “Her şeyi devletten beklememek lazım” bir bürokrat şiarı haline geldi. Ha yine de kaldırımlar döşeniyordu, sökülüp tekrar döşeniyordu, durmadan kaldırım döşeniyordu, kafayı kaldırımdan kaldırınca biraz da üstgeçit yapılıyordu ancak sonra yine kaldırıma dönülüyordu; bir şekilde sıra sağlığa, eğitime, kültüre gelemez oldu.
Bu noktada devreye zengin vatandaşlar girdi. Devir Türkiye’nin artık kendi kendine yeten 11 ülke kulübünü (kandırmacasını?) terk ettiği devirdi ya, yine de hala biraz vicdan vardı ve sayesinde işler yürüdü. Devlet eliyle inceden inceye zenginleşen sınıfın mensupları okullar yaptırdı, hastaneler inşa etti. Gerçi çok defa bunların vergiden düşülmesi söz konusu oldu ancak yine de hantal bürokrasiyi aşmak konusunda yardımcı olabiliyorlardı.
Şimdi biraz düşünelim. Devlet esas fonksiyonlarını yerine getiremeyecek kadar ciddi bir acze düştüyse ne sıfatla vatandaşına sorumluluk yükleyebilir? Zorunlu hizmete gönderdiği doktoruna, mesleğini icra etmesi için gereken cihazların olmadığını ya da çocuğunu gönderebileceği okulun kilometrelerce uzak bir mezrada bulunduğunu söylerken, askerlik talep edebilme, seçimde sandığa gitmeyi şart koşabilme –ki ne anlamı var, seçilenleri huşu içinde meclisten çıkarabildikten sonra- hakkı var mıdır?
Devlet kendini doğrulamak için vatandaşlarının sırtına binmek zorunda artık. Üstelik iş, kendi eliyle zenginleştirdiği zümreyi aştı. Kısa mesajlarla 5 liramıza göz diker vaziyette şimdi. Ekleyelim, daha da vahimi artık kampanyaların kurumsal sosyal sorumluluk kapsamında çeşitli holdinglerce düzenlenmeye başlanmış olması. Yani kampanya süresince bir adet de logo görüyoruz ekranda.
Devlet bu asli görevlerinden azade, neye yarar? Halkın devlet yerine logolarla zenginleştirilmiş projeler yüzünden holdinglere bağlanması –ki hangisinin daha kötü olduğunu bilemiyorum- zengin zümrenin daha da zenginleşmek için yapacağı usulsüzlüklere karşı susmasına sebep olur mu?
Vatandaş vatandaşa devlet eliyle borçlanıyor. Yüzeysel olarak bakınca iş adamlarının hem vicdani mastürbasyon yaptığını hem de büyük paralarla ayarlayamayacağı reklam anlaşmalarının yaratabileceğinden daha ciddi bir potansiyel yaratan bir isim duyurma şansı elde ettiğini görüyoruz. Devlet de bazı sorumluluklardan kaçma şansını elde ediyor. Hesapta vatandaş da çocuğunu evine gayet yakın bir okula götürüyor ancak fiziksel şartlardan çok daha ciddi sorunlar var. Öğretmensizlik ya da doktorsuzluk, öyle ya da böyle, etiğe aykırı olarak nitelenebilecek bir süreç sonunda da olsa inşa edilen binaların sadece ve sadece çürümesiyle son buluyor. Konuyu dağıtıp bir de atama rezaletine girmeyeceğim lakin bu konuda da devletin sistematik bir işlevsizleştirilmeye tabi tutulduğu kesin. Hele ki sosyal devlet olgusunun gerektirdiği her alanda özel teşebbüsler bu kadar serpilirken bunu naif bir biçimde ekonomik darboğaza bağlamak oldukça saçma.
Benim aklım almıyor bir bankanın küresel ısınmaya karşı duruş sergileyebileceği. Hatta reklam söz konusuysa sanatçı kesim bile işe absürd bir duyarlılıkla yaklaşıyor; Live Earth gibi bir etkinliğe, kişisel jetiyle kıtalararası yolculuk yaparak katılan bir Madonna var misal. Hem sonra Formula 1 –ki petrol imparatorluğunun yarattığı en büyük afrodizyaktır- hangi cüretle dünyayı koruma amaçlı kampanyalara sponsor olabilir? Bunu anlayabilmek namümkün. Kapitalizmin toplumları ve doğayı düşünerek hareket etmesi maddenin ruhuna tamamen aykırı. E bütün bu projelerin de bu köhnemeye yüz tutmuş sistemin günah çıkarma ayini olduğu aşikar artık.
Uzatmayalım, okuduğu her bir yıl için büyük paralar döken bir öğrenci olarak ben vicdanen ne devlete ne de o kocaman binalardaki koca göbekli tüccarlara bir minnet duymuyorum. Ödevlerim mi varmış? Bunu da haliyle henüz anlamlandırabilmiş değilim. Ben kimseye borçlu değilim. Sivil sivil itaatsizleşiyorum mütemadiyen.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder