10 Aralık 2009 Perşembe

Ey Vatandaş!
Polis misiniz Kuzum?

NAZIM YILDIZ ZİLLİYET/ Cerrahpaşa

Duyarlıyız elhamdülillah, nerede bir bozukluk, nerede bir düzensizlik, atıyoruz elimizi.

Aklıma gelenleri sıralayacağım, teşekkürdür apaçık!
16 Şubat 1969, tüm dünyada 68 kuşağı etkisini gösteriyor. Türkiye bu hareketten ayrı değil. Hatta dünyadaki birçok ülkenin ötesinde, olaya
ciddi teorik bir boyut kazandırıyor diğer doğu ülkelerindeki hareketlerle
beraber. Müzik festivallerinin ötesine geçiliyor. Herkes hemfikir; Amerika’nın üçüncü dünya ülkelerindeki etkinliğini azaltması hatta elini tamamen çekmesi gerekiyor. Bir taraftan da bu amaç doğrultusunda NATO gibi ABD güdümlü örgütlenmeler protesto ediliyor. İşte o gün Beyazıt’ta 40 bin kişi vardı. Altıncı Filo’yu def etmek için uğraş veriyorlardı. Vietnam’da, Kamboçya’da olanlar ortadaydı. Vietnam Savaşı sürerken Amerika, Kamboçya’da PolPot’u silahlandırıyor, ölüm tarlalarında Amerikan menşeili kurşunlarla vurulmuş cesetler yatıyordu. Beyazıt’ta bu ölümlere karşı yürünecekti. Mehmet Şevket Eygi köşesinden kızıl kafirlere karşı Müslüman kardeşlerini savaşa çağırıyordu. Amerikan emperyalizmi ile dinci-gerici oluşumlar kucaklaştı. Eylem yapanlara polisle beraber binlerce sağcı-gerici vatandaş müdahale etti. Duran Erdoğan ve Ali Turgut Aytaç öldürüldü. Vatandaş asli görevini (?) yerine getirmişti.

Fazla uzak örneklerle yazıyı boğmayacağım. Tarih 30 Ağustos 2006. Birkaç haftadır Lübnan’a Türkiye’nin de asker göndermesi olasılığı konuşuluyordu. Zafer Bayramı kutlamaları sırasında bir grup genç eylemci, etik anlayışlarının gerektirdiğini yapıyor ve “İsrail askeri olmayacağız” diye bağırıp pankart açmaya çalışıyordu. Kim derdi ki birkaç sene sonra başbakanları Erdoğan da aynı noktaya gelip Davos’ta İsrail’e -şakacıktan da olsa- “racon kesecekti”. O gün orada vatandaşlar bilinçliydi, sorumluluk sahibiydi. Gençleri linç ettiler, dövdüler. Sonra polise teslim ettiler. Üstelik görevlerini başarıyla icra etmiş bu topluluk, kocaman bıyıklı Celalettin Cerrah’tan da bir tebrik alacaktı. 31 Ağustos sabahına Cerrah’ın “Vatandaş güzel, yerinde bir tepki verdi” sözleriyle uyandık nitekim –Allah söyletti-
1 Mayıs 2009’da vatandaş yine eylemcileri durdurma konusunda kararlı bir davranış gösteriyordu. Hatta Firuzağa’nın korsan taksicisi, ahlaklı her vatandaşın yapacağını yapıp bir sopayla, o nifak tohumuyla dolu eylemci kafalarından birini patlatıyordu.
6 Ekim 2009’da IMF ve Dünya Bankası’na karşı yapılacak eylemlere de vatandaş tepkisi damgasını vuruyordu. Sert eylemcilere müdahale eden vatandaşlar, köşeye sıkıştırdıkları insanları hastanelik ediyordu. Ancak daha vahim olansa bütün gösteri boyunca elinde sadece “Gül Güçtür” pankartı taşıyan, bembeyaz giyinmiş yabancı bir göstericiyi dövmeleriydi. Polis panzerine bile direnen göstericiyi yoldan tekme tokat döverek çekmek vatandaşa kalmıştı. Vatandaş görevinin başındaydı.
Vatandaş görevinin başındaydı ve devletinin bekası için gerektiğinde o devletin memurlarına bile girişebilirdi. Şiddet yetmeyince malını, parasını da ortaya koyardı. Nitekim –yine mi, ne oluyor kuzum- 25 Kasım’daki genel grevde Eskişehir Garı’nda görev bırakan makinisti yakalayıp alıkoydular. Makinistin kararlılığını görünce mesaisini tamamlaması halinde fazladan para vermeyi de teklif ettiler.
Onlar iyi insanlardı. Takımerkinin emrettiği gibi, eylemlilik halinin bastırılması için ellerini kirletmekten çekinmezlerdi. Lakin eylemciler de “analarını alıp gidecek” değillerdi.
Nitekim hala buradayız –hayırlara vesile olsun inşallah, kimin “nitekimiyse”-

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder