10 Aralık 2009 Perşembe


Ev Arkadaşı

Yan odadan üzerinde sadece iç çamaşırıyla çıktığında şaşırmadığınız kişi ev arkadaşınızdır. Dışarıda çok iyi anlaşıp da eve çıktığınızda birbirinizi yemek veya hiç tanımayıp da çok sevmek gibi enteresan yaşamsal ilişkiler kurduğunuz, bir nevi hayat arkadaşlık görevini belli bir dönem üstlenen insandır.
İstanbul’da ya da Avrupa’da, ev okula yakın olsun diye gereksinim duyulan, içi kabak olabileceği gibi kanlı canlı görünen tatlı ve de lezzetli çıkabilecek bir karpuz çeşididir bizim gibi öğrenciler için. Mahpushanelerden ve de mafya ortamından sonra kendine ait raconu ve etik kuralları olan bir ortamdır ev ortamı. Neden böyle anlamlar yüklenmişse onu da hiç anlamam ama neyse, insanların sınır koyma gereksinimlerini isimlendirmeleri böyle olmuştur herhalde.
Gariptir ev arkadaşı, o evde yokken insanın ne temizlik yapası ne bulaşık yıkayası gelir; bazen evdeyken bile böyle hissedersin. Tabii kıl bir ev arkadaşın varsa. Yalnız yaşamayı seven tipler de vardır tabi ama fatura ödeme zamanı geldiğinde onlarda yana yakıla ev arkadaşı arama işine girişeceklerdir sanıyorum. Evi otel gibi kullanan, sadece geceleri gelen, geldiğinde sizi uykunuzdan uyandıran, uyandığınızda da neden bu saatte yattığınızı soran, insanı o saatte şekilden şekle sokan tipler de vardır. Ev arkadaşlığı da fraksiyonlara ayrılmıştır: zorunlu ev arkadaşı, sevilen ev arkadaşı, sevilmeyen ev arkadaşı, internetten bulunan ev arkadaşı, arkadaşın arkadaşı veya eve dahil olmayan ama evden çıkmayan ev arkadaşı gibi...
Evde tek internet bağlantısı ve tek televizyon olunca, bencil kişinin* ikisini de kullanmak istemesi sonucu çekilmez hale gelen, banyodaki kıl yumağının, mutfakta biriken bulaşığın, dağınık ev halinin, sigara ile dolmuş bir küllüğün, atılmayan çöplerin vb. sebebini sorduğumuzda “Sen niye yapmadın” cevabını veren insandır kimi zaman. Bazıları yüzsüzdür de hani, bulaşık sırasının hiç denk gelmediği, temizlik günlerinde evde olmayan ama arkadaşlarla sohbeti hiç kaçırmayan, alışveriş zamanı hasta olan envai çeşit bahanelerle işten kaytaran ama sonunda gönlünüzü alan tipleri de vardır.
Uzun bir süre ev arkadaşı arayıp ta kim olsa razıyım dediğimiz dönemler olmuştur elbette. Çaresizlik anlarında önümüze çıkan insanlara “Çok iyi adam be, ben bu adamla çok iyi anlaşırım” dediğimiz de olmuştur “Ama”, ama olan olmuştur. Hayatın bu dönemlerinde insan nasıl timsal-i sabır olduğunu anlar ve içten içe gurur duyar kendiyle, bittiği gün içten içe sevinir ama eve olan harcama paylaşımı sırasında o arkadaşlık selam ilişkisini bile geride bırakır.
Velhasıl-ı kelam, üzerine daha söylenecek birçok sözün olduğu ilişkidir ev arkadaşlığı. Yaşadıklarımız bazen rastgele, bazen planlı, bazen sıradan, bazen orjinal, bazen karışık, bazen düzayak, bazen kolay, bazen zor... Tüm bu tanımları daha da çoğaltabiliriz. Sonuçta herkes kendi deneyimini yaşıyor, öğreniyor, tekrar yaşıyor, tekrar öğreniyor. Cevapları bulabildikçe deneyebilirsin sana uyanı. Bu bir yaşamdır, bir gün sonu olan, iyi ya da kötü. Hatırlandıkça gülünen ve de her şekilde özlenen…

Eren Özgür/ ZİLLİYET

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder