16 Haziran 2010 Çarşamba
3 Mart 2010 Çarşamba
8 Şubat 2010 Pazartesi
ZİLLİYET 2.döneme Merhaba diyor!!!

Birinci dönemin son sayısı ile kısa bir ara tatile giren ZİLLİYET, 17 Şubat Çarşamba günü kaldığı yerden yoluna devam edecek. İkinci dönem için gayet heyecanlı olan gazete yazarları, yeniliklerini sizlerle paylaşmak için sabırsızlanıyor... Sizler de her türlü ürününüz bizlere gazetezilliyet@gmail.com üzerinden ulaştırabilir, Zİlliyet'teki yerinizi alabilirsiniz.
Ayrıca;
Zilliyet kadrosuna düzenli katılmak istiyorsanız;
Webmaster, Muhabir, Görsel destek, köşe yazarı, çizer, mizah sayfası ... gibi daha çok ilgilendiğiniz alanla ilgili bilgilerinizi, ad soyad telefon ekleyerek mail atmanız dahilinden size dönülecektir.
ZİLLİYET Gazetesi
30 Aralık 2009 Çarşamba
CERRAHPAŞA'DAN SATIŞA BASIN AÇIKLAMASI!
İSTANBUL Üniversitesi Sosyal Tesislerinin özelleştirilmesi kararının durdurulması için SES( Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası) ve Tez Koop-İş üyeleri ile öğrenciler birlikte eylem yaptı.
SES Aksaray Şube Başkanı Songül Beydilli, halkı mağdur eden politikaları üretenlere karşı birleşmek gerektiğini belirtti. Hak arama mücadelesi için yaptıkları eylemlerle ilgili Başbakan’ın söylediği sözlere değinen Beydilli, “Bizi provokatörlerin kışkırttığını iddia ediyorlar. Bizi kışkırtan hükümetin kendisidir. Provokatörü başka yerde kimse aramasın. İşimize, ekmeğimize, sağlığımıza göz dikenler halkı provoke ediyorlar” dedi.
"Sattırmayacağız!"
Cerrahpaşa ZİLLİYET Gazetesi yazarlarının da destek verdiği eyleme, İstanbul Üniversiteli öğrenciler de katıldı. Öğrencileri adına konuşan CTF 4. sınıf öğrencisi Zilliyet Gazetesi Genel Koordinatörü Bayram Şahin de: "2005 yılında yemekhaneleri özelleştiren ve işçileri 13-14 saat çalıştıran, sağlığı özelleştiren; paran kadar sağlık hizmeti diyen zihniyetin, bugün de sosyal tesisleri satmak istediğini, Tıp Fakültesi öğrencileri olarak üniversitelerini sattırmayacaklarını söylyen Şahin,. Üniversiteler bizimdir, bizim kalacak" diyerek Sosyal Tesis işçilerinin yanında olduklarını dile getirdi.. Ortak basın metnini okuyan SES Aksaray Şube yöneticisi Aydın Erol, İÜ’de çalışan işçiler, memurlar ve öğrenciler olarak güçlerini birleştirerek birlikte hareket edeceklerini söyledi. Aydın, “Üniversitede taşeron şirketler aracılığı ile hizmet üretilmesine, üniversitelerin rant kapısı haline getirilmesine, işçilerin, memurların ve öğrencilerin haklarının gasp edilmesine izin vermeyeceğiz” dedi.
ZİLLİYET/Cerrahpaşa İnternet Haber
26 Aralık 2009 Cumartesi
ZİLLİYET Yarıyıl Tatiline girdi!
Bir Dönem boyunca ZİLLİYET Kadrosu,
Genel Koordinatör: Bayram Şahin
Editörler: Baturalp Güner, Eren Özgür, Enis Akyüz, Nazım Yıldız,
Yazarlar: Ahmet Çağlar, Aylin Şafak, Battal Emre Şahin, Baturalp Güner, Bayram Şahin, Ceren Civcik, Çiğdem Arslan, Dilek Hilal İmamoğlu, Duygu Tuncel, Ekin Aktürk, Enis Akyüz, Eren Özgür, Hatice Yoldaş, Nazım Yıldız, Özcan Ekin Kayan, Perçin Yergin, Yasin Ceylan
Redaksiyon: Baturalp Güner, Çiğdem Arslan, Görkem Arıca, Nazım Yıldız
Grafik-Tasarım: Baturalp Güner
Karikatürist: Bayram Şahin
Webmaster: İsmail Can Çiftçi
Dağıtım: Basın Yayın Kulübü üyeleri
Ve öneri-eleştirileriyle daha kaliteli bir ZİLLİYET için çaba sarf eden Öğrenci arkadaşlara ve Öğretim Üyelerine Teşekkürler...
İkinci Dönem Görüşmek Dileğiyle...
ZİLLİYET
25 Aralık 2009 Cuma
Satiliyoruz!
Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakültesi’nin kantinleri ve otopark alanları satışa hazırlanıyor
İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü geçtiğimiz hafta Cerrahpaşa ve Çapa Tıp Fakültesi’ndeki kantinleri ve otopark alanlarını özelleştirme kararı aldı. Alınan karara göre, üniversite bünyesinde otopark ve kantinler için bir şirket kurulup, şirket ihale yoluyla özel bir şirkete satılacak. Ayrıca İstanbul Üniversitesi'ne ait sosyal tesislerin de satılması kararını alan Rektörlüğün, satışları AKP'ye yakınlığı ile bilinen Albayrak A.Ş’ ye ihale edeceği aldığımız duyumlar arasında.
ZİLLİYET: Aydın Bey, otopark ve kantinlerimizin özelleştirilmesinin yolu açıldı, peki bizi bekleyen gelişmeler neler?
Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Yöneticisi Aydın Erol: Evet, geçtiğimiz hafta özelleştirme kararı imzalanmış. Tüm Sosyal Tesisler ve Tıp Fakülteleri bünyesindeki kantinler ve otopark alanları satılacak. 600-650 civarında çalışan personelin, ise akıbeti belli. Özelleştirme ile birlikte taşeron firma iş başına geçip, sendikal hakkı olmayan, çalışma saatleri fazla, asgari ücretle çalışan işçilerle buraları çalıştırıp daha fazla kar etmeye çalışacak.
ZİLLİYET: Peki çalışan personel ne yapmayı düşünüyor?
Aydın Erol: Tez-Koop İş Sendikası’nda örgütlü olan işçiler geçtiğimiz hafta Çapa Tıp Fakültesi’nde bir basın açıklaması yaptı, bu hafta da Cerrahpaşa'da yapacak.Fakülte öğrencilerinin de bu basın açıklamalarına destek vermeleri gerekir. Bu konu sadece çalışanların değil, daha çok öğrencileri etkileyecek bir konu. Çünkü satılan yer, üniversitenin birimleri, öğrencilerin faydalandığı yerler.
2005'te de Yemekhaneler özelleşmişti
2005 yılında yemekhanelerin özelleşmesiyle beraber, yemekhane işçileri güvencesiz-asgari ücretle- 13 saate kadar çalıştırılmaya zorlandı.
Kantin Fiyat Listesi yükselecek mi?
Yemekhane özelleştirilmeden önce yemekler 1 TL idi, özelleştirilme sürecinde öğrenciler etkili boykotlarla süreci protesto etti. Özelleştirme sonrasında tabii ki fiyatlar yükselemeyecekti ama Rektörlük hesapta olmayan bir işe elini attı ve öğrenci başı özel şirkete 3.75 TL para veriyor. Bu da yemek ücretinin yükselmediğini sanmamıza neden oluyor. Ama kantinlerde böyle bir durumun olması olası değil. Rektörlük kantinden içtiğimiz çayın yarı parasını özel şirkete aktarmayacak. Yani kantin fiyat listesinin yükselmesi kaçınılmaz duruyor. Bayram Şahin/ ZİLLİYET
ÇAKI-YORUM
Oliver Çakı
Yoldaşlar bugün çok yoğunum, müjdeli haberi alınca duramadım, düğünden kalan altınları bozdurmaya sirkeciye gidiyordum ki aklıma okuyucularım geldi. Hesapladım, özelleştirmeden bir kantin kapatsam ömrümün sonuna kadar çekirdek çıtlayabilirim. Ama biliyorum ki zavallı öğrencileri bu kara ormanda yalnız bırakamam... Neyse.
Şu fakültede bilimum Pavlov oyunları ve beyin yıkama teknikleriyle inandırılmak istediğimiz yalanlardan biri de, idealist olmadığımız iddiasıdır.
O zamanlar bazılarına çok uzak gelebilir, "İnsanlık! Kutsallık!" bulutlarıyla fakülteye giren bir sevgi kelebeğidir ilk senesindeki bir öğrenci. Bu "megali idea"lar, nedense öncelikle iki sene zulada bekletilir. Bu sürede uzayıp kısalan telomerler, radyoaktif materyaller ve kükürtlü aminoasitler gibi bilimum fantezi materyaline maruz kalınır. Fizyoloji labındaki spirometrelerin kocaman silindirleri ezer bizi. F, DD falan alırız. Bu alçak baskı, "ulan acaba yanlış mı yaptım?" sorusunu sorana kadar devam eder.
Ve işte masum düşüncelerimize saldıran dış mihraklar hain planlarını üçüncü sınıfta ".....'e giriş" derslerinde uygulamaya başlarlar. İşte bu anda başlar ilk pratik. Ah, ah yoldaşlar. Ne büyük bir andır o. Nasıl koşup da alınır ilk steteskop, o gömlek nasıl bir gururla giyilir. Hedef bir dahiliye servisidir. O an hastayı sırtında taşımaya, rektal tuşe yapmaya, bıraksalar laparotomi yapmaya hazır olan ateşli öğrencilere asistanın verdiği "607'den anamnez alın!" yanıtı cephede bozgun etkisi yaratır. İki senedir içinde bulunduğu tatminsizliğe karşı İstiklal Harbi'ni başlatan öğrenciler tek kroşede yıkılır.
Yedi kişi girilen odada, hastaneye on birinci yatışını yapmış yetmiş yaşında bir nörobehçet hastası yatmaktadır. Saf-i şikayet dedenin şikayet kısmını geçebilen öğrenci plaketi, hikayeyi alabilen İstiklal Madalyasını hak etmiştir. Ayakta iki saat, anlatılmaz yaşanır, ayaklar şişer, bel ağrısı bir bela. İnsanın içi geçer... Dede, hala anlatmaktadır.
Hamam gibi odaya 11 kişi girip ter atmaktan, ekmek kuyruğu gibi kuyruğa girip hasta muayene etmekten bıkabiliriz. Bu süreç içinde içi geçmiş muşmula asistanlar ve dinozorlar tarafından kovulabilir, aşağılanabilir, inhibe edilebiliriz. "Bir şey öğrenmek istemediğimiz, kaçtığımız, boş insanlar olduğumuz" söylenebilir. Hoca her zaman haklıdır. Bu ortamda kendine güvenini ve inancını kaybetmeyeni, kavanoza koyup histolojide sergilemek lazım gelir.
Canım yoldaşlarım, yapmanız gereken buraya her adım attığımızda yuvarlak, metal, devasa bir sirk kapısından içeriye girdiğimizi unutmamaktır. Bu sirkte öğrenciye düşen görev hastanın başında aslan terbiyecisi, sınavın önünde ip cambazı, sözlüde tek tekerlekli bisiklet üstünde on top döndüren palyaço olmaktır.
Burayı sevelim, Cerrahpaşayı bir sirk, bir maskeli balo, bir çılgın seks partisi gibi yaşayalım yoldaşlar. Herkesi öpüyorum.
Oliver Çakı
Yoldaşlar bugün çok yoğunum, müjdeli haberi alınca duramadım, düğünden kalan altınları bozdurmaya sirkeciye gidiyordum ki aklıma okuyucularım geldi. Hesapladım, özelleştirmeden bir kantin kapatsam ömrümün sonuna kadar çekirdek çıtlayabilirim. Ama biliyorum ki zavallı öğrencileri bu kara ormanda yalnız bırakamam... Neyse.
Şu fakültede bilimum Pavlov oyunları ve beyin yıkama teknikleriyle inandırılmak istediğimiz yalanlardan biri de, idealist olmadığımız iddiasıdır.
O zamanlar bazılarına çok uzak gelebilir, "İnsanlık! Kutsallık!" bulutlarıyla fakülteye giren bir sevgi kelebeğidir ilk senesindeki bir öğrenci. Bu "megali idea"lar, nedense öncelikle iki sene zulada bekletilir. Bu sürede uzayıp kısalan telomerler, radyoaktif materyaller ve kükürtlü aminoasitler gibi bilimum fantezi materyaline maruz kalınır. Fizyoloji labındaki spirometrelerin kocaman silindirleri ezer bizi. F, DD falan alırız. Bu alçak baskı, "ulan acaba yanlış mı yaptım?" sorusunu sorana kadar devam eder.
Ve işte masum düşüncelerimize saldıran dış mihraklar hain planlarını üçüncü sınıfta ".....'e giriş" derslerinde uygulamaya başlarlar. İşte bu anda başlar ilk pratik. Ah, ah yoldaşlar. Ne büyük bir andır o. Nasıl koşup da alınır ilk steteskop, o gömlek nasıl bir gururla giyilir. Hedef bir dahiliye servisidir. O an hastayı sırtında taşımaya, rektal tuşe yapmaya, bıraksalar laparotomi yapmaya hazır olan ateşli öğrencilere asistanın verdiği "607'den anamnez alın!" yanıtı cephede bozgun etkisi yaratır. İki senedir içinde bulunduğu tatminsizliğe karşı İstiklal Harbi'ni başlatan öğrenciler tek kroşede yıkılır.
Yedi kişi girilen odada, hastaneye on birinci yatışını yapmış yetmiş yaşında bir nörobehçet hastası yatmaktadır. Saf-i şikayet dedenin şikayet kısmını geçebilen öğrenci plaketi, hikayeyi alabilen İstiklal Madalyasını hak etmiştir. Ayakta iki saat, anlatılmaz yaşanır, ayaklar şişer, bel ağrısı bir bela. İnsanın içi geçer... Dede, hala anlatmaktadır.
Hamam gibi odaya 11 kişi girip ter atmaktan, ekmek kuyruğu gibi kuyruğa girip hasta muayene etmekten bıkabiliriz. Bu süreç içinde içi geçmiş muşmula asistanlar ve dinozorlar tarafından kovulabilir, aşağılanabilir, inhibe edilebiliriz. "Bir şey öğrenmek istemediğimiz, kaçtığımız, boş insanlar olduğumuz" söylenebilir. Hoca her zaman haklıdır. Bu ortamda kendine güvenini ve inancını kaybetmeyeni, kavanoza koyup histolojide sergilemek lazım gelir.
Canım yoldaşlarım, yapmanız gereken buraya her adım attığımızda yuvarlak, metal, devasa bir sirk kapısından içeriye girdiğimizi unutmamaktır. Bu sirkte öğrenciye düşen görev hastanın başında aslan terbiyecisi, sınavın önünde ip cambazı, sözlüde tek tekerlekli bisiklet üstünde on top döndüren palyaço olmaktır.
Burayı sevelim, Cerrahpaşayı bir sirk, bir maskeli balo, bir çılgın seks partisi gibi yaşayalım yoldaşlar. Herkesi öpüyorum.
Kaydol:
Yorumlar (Atom)